İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP'de 23 Mart'ta gerçekleştirilecek ön seçim hazırlıkları kapsamında Diyarbakır'ı ziyaret etti.
İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Amedspor şehre büyük bir heyecan kattı. Destekliyorum ve gücüm yettikçe destekleyeceğim. Bölgedeki birçok spor faaliyetini takip ediyorum. Bu kardeşiniz 2036 olimpiyatlarını İstanbul'a getirecek ve orada Diyarbakır'dan, Van'dan, Hakkari'den olimpiyat şampiyonu istiyoruz.
Az kazanan da çok kazanan da bereketsizlikten şikayetçi. Elimize geçen paranın bereketi kaçtı diyor insanlar. Memleketin bereketini kaçıran, kötü uygulamalarıyla vatandaşını öteleyen, iten, parmak sallayan, ne yazık ki derdiyle dertlenmeyen, tek meselesi koltuğu olan, o bereketi kaçıran bugünün iktidarıdır.
İçlerinde gayret, adalet, iyi niyet, maneviyat yok. Günü kurtarmak ve koltuklarını korumaktan başka dertleri yok. Ne yoksulluğu hissediyorlar ne çaresizliği. Sebep oldukları haksızlıkları milletin canını nasıl yaktığını görmüyorlar. İşçi, memur, asgari ücretli, emekli... Emekliler çok zor durumda. Esnaf zor durumda. Anneler babalar her gün evlatlarını doyurmak için çare arıyor. Eşten dosttan medet umuyor. İstanbul'da geçen aya göre tam 2 kat sosyal destek başvurusu aldık. 2 milyona çıktı neredeyse. Ailelerin iki yakası bir araya gelmiyor. Orta direk bütün gücünü kaybetti. Eskiden Anadolu kaplanları dediğimiz küçük ve orta işletmeler ayakta kalma çabası içinde. Böyle gelmiş, böyle gitmeyecek. Kararlı şekilde milletin derdine derman olmak için büyük bir azim, inan ve kararlılıkla, sizden aldığımız cesaretle yola çıktık. Asla vazgeçmeyeceğiz. Bu memleketin dilediği ne varsa bizlerle gelecek. Hep birlikte başaracağız.
Memleketin bereketini kaçıranların uykularını kaçırdık. Beni kabusunda görüp uyananlar var. Ben onları seçime kadar kabusun kabusuna boğacağım. Bu yürüyüş o genel seçimde onları evlerine yollayacak.
Bir kişinin ve ya kadronun yürüyüşünden bahsetmiyorum. CHP'nin tabandan tavana yürüyüşü bu. Bu yürüyüş, gelecek hafta sonu büyük bir demokrasi şöleniyle sonuçlandırılacak ve bir başlangıç yapacak. Sandığı milletin önüne koyacağız ve bunları o sandıkta, ön seçimden başlayan cesaretle evlerine yollayacağız.
Ülkemiz gayretli adaletli, demokrat, yepyeni bir yönetime kavuşacak. Gelmiş geçmiş en demokrat yönetim olacak. İstibdat rejiminin bir daha gelmesine izin vermeyecek yeni bir sistem inşa edeceğiz. Tüm dünyaya ilham kaynağı olacağız.
Biz o gitsin bu gelsin yaklaşımında değiliz. Bizim derdimiz siyasi ikbal asla değil. Buraya gelen herkesin evini barkını, işini, tarlasını bırakıp buraya koşan herkesin amacı aynı. Türkiye'yi bu kabustan kurtarmak istiyoruz. Mücadelemiz çocuklarımız için, yeni doğan bebeklerimiz için. Gözlerindeki ışığın hiç sönmemesi için, annelerimiz için çalışıyoruz.
Bir daha bu ülkede hiçbir siyasi otorite milletin iradesinin üstüne kayyumlarla çökmesin diye yola çıktık. Bu ülkede yargı gücünü siyasetin silahı olmaktan kurtaralım diye yola çıktık. Zalimlik yapan bir avuç yöneticinin, yüce Türkiye yargısının başını öne eğen bir avuç insanın bile gelecekte evlatlarını koruyacak güçlü bir adalet sistemi kurmak için yola çıktık.
TBMM'yi yeniden hak ettiği saygın, etkili, milletin gücünü gösteren seviyeye biz ulaştıracağız. Ülkenin her bir ferdi, bu devletin tek sahibi olduğunu en güçlü şekilde hissedecek. Kimliği inancı yaşam tarzı nedeniyle hiç kimse kendini dışlanmış, güvensiz hissetmeyecek. Benim güzel annelerim bana bakıyor, bu güzel ülkede çocuklarınız ve gençlerinizle birlikte mutlak eşitlik ve adaletin huzuruyla yaşayacaksınız. Devletin bütün yöneticileri vatandaş karşısında haddini bilecek. Liyakat esas olacak. Ülkeyi şu ya da bu partinin evlatları değil, milletin has evlatları yönetecek.
Hiç kimseyi piyasanın acımasız şartlarına mahkum etmeyeceğiz. Diyarbakır'dan Van'a, Adıyaman'dan Şanlıurfa'ya bütün Türkiye'ye herkes eğitim, sağlık, barınma gibi temel haklara, insanca yaşama koşullarına sahip olacak. Fırsatlarda eşit, imkanlarda adil bir Türkiye kuracağız. Güçlü, etkin, güven veren bir devleti yeni baştan inşa edeceğiz. Demokratik ve özgürlükçü yönetim bu topraklarda güçlü ve dayanışmacı toplumu mümkün kılacak.
Şu kadim coğrafyada 23 senedir defalarca 'bütçesi hazır, yaptık' diyerek milletin hakkını yediler. Bu kardeşiniz söz veriyor. Dicle Fırat arasındaki kadim topraklarda GAP'ı hak ettiği değere biz ulaştıracğaız. Diyarbakır'dan söz veriyorum.
Milletin haklarını siyasi hesaplarına malzeme yapanlara benzemeyiz. Türkiye'nin barışa huzura kavuşması çok önemli. Ama ne yapılacaksa samimiyet, şeffaflık, insanlık, tutarlılıkla yapılmalı. Sandık menfaati ile değil milletimizin menfaati düşünülmeli. Şiddetle, terörle hiçbir sorun çözülemez. Silahlar susmalı. Çatışma bitmeli. Çözüm, toplumun tüm kesimlerinin diyaloğuyla olmalıdır. Kürtlerin ve tüm toplum kesimlerinin kendilerini bu ülkenin sahibi ve eşit paydaşı olarak hissetmesini sağlamak devletimizin görevidir.
Buraya Trabzon'dan geldim, gökyüzünden köylerime baktım. Bayburt, Gümüşhane, Erzincan, Tunceli derken buraya doğru geldik. İçimden geçen şu. Trabzon'un 40 haneli köyünde doğdum. Liseyi bitirene kadar köyde yaşadım. Benim köyüm neyse Diyarbakır'ın köyleri de aynı. Diyarbakır'ın her köyünde, Diyarbakırlılar kadar topraklarınıza eşit hissedar Ekrem İmamoğlu var. Buradakiler de benim doğduğum köyde eşit hissedarsınız. Biziz biz.
Kütler bizim sorunumuz var dediği müddetçe ortada bir Kürt sorunu vardır. Bu sorun diyalogla şeffaflıkla ve her kesimi dinleyerek, şehit ve gazi yakınları başta olmak üzere tüm kesimlerin gönül rızasıyla TBMM zemininde çözülmelidir. Ancak biz bunları söylerken çoğu zaman taraflardan ağır eleştiriler alıyoruz. Toz zerresi kadar hak etmediğimiz halde terörist yaftası yiyoruz. Barış karşıtı yaftası yiyoruz ama doğru bildiğimizden asla dönmeyiz.
Hakkımızda davalar açılıyor. Belediye başkanlarımız güya teröre destek olmakla görevden alınıyor, hapse atılıyor. Yuh olsun bu karara. İstanbul'da 2019'dan bu yana İstanbul İttifakı dediğimiz bir sandık ittifakı yaptığımız için, Kürt hemşehrilerimin belediye meclislerinde temsil edilebilmesini sağladığımız için belediye yöneticilerimiz, meclis üyelerimiz tutuklanıyor. Başka bir gerekçe yok. Devlet memuru bunlar. Olacak iş değil. Ahmet Özer'in tutuklandığı davanın iddianamesinde savcı şöyle yazmış: 'Batı'daki Kürtler nasıl kendi kimlikleriyle çoğunluk olmadığı yerde temsil edilir, söz sahibi olur?' Bu ne demek? Kürt'ün batıda olanı, doğuda olanı olur mu? Kürt, bu memleketin temel taşıdır. Nerede olursa olsun benim vatandaşımdır, yurttaşımdır, hemşehrimdir. Bu zihniyet gelecekte adil bir Türkiye'de yargılanacak. Bu ülkede Türkler ve Kürtler aynı haklara sahip. Sanmasınlar ki bizi kurmak istedikleri düzen üzerinden yargılayabilecekler. Biz milletin vicdanında yargılanırız ancak. Bu bakış açısında Kürtler ancak Doğu'da temsil edilir o da kayyum atanana kadar. HSK ve Adalet Bakanı bu savcıyı tartışmalı ve yargılamalı. Böyle bir yaklaşım barışa da demokrasiye de aykırı.
Buraya özlemini duyduğumuz barışı inşa etmeye, yaralarımızı sarmaya geldim. Bu yüreğimi açsam da içini görseniz, sizi o kadar çok seviyor ki. Bu ülkenin efendileri yok. Hiçbirimiz birbirimizden üstün değiliz.
Ben birden bire hakkında 25 yıl hapis cezası olan, 5 kez de siyasi yasaklanma talep edilen birine döndüm. Nasıl saldırıyorlar. 35 yıllık diplomamı iptal etmek üzere adeta seferberlik ilan ettiler. Bu, kurumsal vesayet hakkının gayrimeşru kullanımıdır. Bütün dertleri, benim Erdoğan karşısında seçime girmemi engellemek. 5'lememizden korkuyorlar. Korksunlar. İstanbul'da başlarına geleni gayet iyi biliyorlar. Ne diyor bu kadim toprakların ozanı Ahmet Arif, 'Bunlar engerekler ve çiyanlardır. Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır. Tanı bunları, tanı da büyü.' Bir kez daha meydan okuyorum hem de Diyarbakır'dan. Ben böyle namertlikleri pabuç bırakmam. Şart olsun ki hak yemem, hakkımı da yedirmem. Milletimin hakkını da yetirmem. Bu benim şahsi meselem olmaktan çıktı. Demokrasi isteyen herkesin duyarlı olması şarttır. Tüm demokratların birleşmesi şarttır. Yenilecekler ve gidecekler. CHP başaracak, Türkiye kazanacak.
Diyarbakır sen çok acılar çektin, çok sınandın, çok direndin ama biz biliyoruz ki zemheri ne kadar uzun sürerse sürdün bahar gelir. Kürt'ün Türk'ün ortak geleceği için doğan güneşin müjdecisi olmaya geldik. Aydınlık günleri haber vermeye geldik. Tüm ülkemizi kara bulutlardan kurtarmaya geldik. Tam da Nevroz zamanı. Nevrozunuz kutlu olsun. Nevroz piroz be.
Sözlerime son vermeden önce 16 Mart Halepçe katliamını kınıyorum. Hayatlarını kaybedenleri rahmetle anıyorum. Türkiye Cumhuriyeti, yakın coğrafyada yaşayan herkesin teminatı olmalıdır. Yanıbaşımızdaki, Tartus'taki Alevi katliamına karşı da dimdik ayakta durmalıdır.
Bizi doğusuyla batısıyla bir araya getiren, tüm emperyalistlere ders veren 18 Mart Çanakkale Zaferini de kutluyorum. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu büyük direnişin kahramanlarını rahmetle anıyorum."
Son dakika haberinin ayrıntıları hazırlanıyor...