CHP Genel Başkanı Özgür Özel, canlı yayında güncel iç ve dış politika meseleleri hakkında açıklamalarda bulundu. Özellikle Brüksel’de gerçekleştirdiği temaslar, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik süreci, iç siyasetteki gelişmeler ve Erdoğan yönetimi hakkında eleştirilerde bulundu.
BRÜKSEL TEMASLARI VE FİLİSTİN KONUSUNDAKİ HASSASİYET
Özgür Özel, Belçika'nın başkenti Brüksel’deki temaslarına değinirken, dünya genelindeki siyasi atmosferin giderek daha karmaşık hale geldiğine dikkat çekti. ABD Başkanı Trump’ın iktidara gelmesinin ardından Avrupa'daki güvenlik kaygılarının arttığını belirten Özel, özellikle Ukrayna-Rusya savaşının Avrupa için büyük bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Avrupa'nın Ukrayna konusundaki hassasiyetine karşın, Filistin konusunda yeterince ses çıkarmadığını söyleyen Özel, Türkiye'nin bu meseledeki duruşunu Avrupa'ya anlattıklarını belirtti. “Filistinliler burada kalsın, biz buraya yazlık yapalım, otel yapalım” gibi küstahça bir yaklaşımın insanlık suçu olduğunu ifade etti.
Özel, "Orada yaşayan insanların topraklarına göz koymuş. Onları oradan sürecek, oraya otel - motel yapacak. Yeni bir insanlık suçu. Buna en sert tepkiyi göstermek gerekiyor" dedi.
Türkiye’nin Avrupa Birliği Süreci ve Demokrasi Eleştirileri
NOW TV’de İlker Karagöz ile Çalar Saat programına konuk olan Özel, Avrupa’daki temaslarında Türkiye’nin öneminin arttığına dikkat çekti. Ukrayna-Rusya savaşı ve NATO'nun güvenlik kaygıları nedeniyle Türkiye’nin jeopolitik öneminin daha da belirginleştiğini belirten Özel, Avrupa’daki siyasi çevrelerle yaptığı görüşmelerde Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecindeki durumu hakkında eleştirilerde bulundu. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği için önemli adımlar atılması gerektiğini ifade eden Özel, Kopenhag kriterlerine uyulmadığını ve bu durumun Türkiye'nin dışarıda kalmasına yol açtığını belirtti.
Özel, “Türkiye, orada tamamen oyun dışı kalmış durumda maalesef. Sadece statü olarak duruyor. Ama Kopenhag kriterlerini sağlamayı bırakın, daha da geriye gidiyoruz. Her geçen gün geriye gidiyoruz” dedi. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği için öncelikle demokrasiye tam anlamıyla geçiş yapılması gerektiğini vurgulayan Özel, “Özgür bir ülke olmak niyetimiz değilmiş. Oysa Avrupa’da demokrasi için çabaları, özgürlükleri ve insan haklarını savunuyoruz” dedi.
İÇ SİYASET VE ADALET ELEŞTİRİLERİ
Türkiye’nin iç siyasetine de değinen Özel, Erdoğan’ın demokrasiye ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırılarını eleştirerek, “Bugün bu programda sizden rahatsız olacak, alacak sizi Silivri’ye koyacak. 34 gün sonra hakim diyecek ki ‘İlker Karagöz’ün yaptığı gazetecilik. Ne var?’ O 34 gün ne olacak?” ifadelerini kullandı. Özel, özellikle son yıllarda içki içenlere, akademisyenlere ve gazetecilere yönelik tutuklamaların artışına dikkat çekti.
İktidarın yargıyı kendi kontrolüne aldığına ve özgürlükleri kısıtladığına değinen Özel, “Bugün Türkiye'de basın özgürlüğü yok. Akılcı ve özgür bir gazetecilik anlayışını savunuyoruz. Bunu engellemeye çalışan bir iktidar var” diyerek iktidarın baskılarının ülkenin demokratik yapısına zarar verdiğini söyledi.
ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI VE CHP’NİN ADAY BELİRLEME SÜRECİ
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin erken seçim talebini yineledi. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik zorlukların ve siyasi baskıların arttığını ifade eden Özel, “Seçimi kazandığımızın ertesi günü ışık hızıyla Kopenhag kriterlerini yerine getirmeye başlayacağız. Türkiye demokratik, özgür bir ülke olacak” dedi.
Özel, partisinin aday belirleme sürecine de değindi. “Bizim hedefimiz Türkiye’yi Avrupa’ya yaklaştırmak, Türkiye’yi kalkındırmak ve halkın gerçek sorunlarına çözüm üretmektir. 23 Mart günü Cumhuriyet Halk Partisi olarak adayımızı belirleyeceğiz ve hep birlikte o adayın etrafında birleşeceğiz” dedi. Özel, partisinin seçim sürecinde, halkın daha fazla söz hakkı olacağı bir model geliştireceklerini ve bu sürecin partisinin iç demokrasisini güçlendireceğini söyledi.
“BAHÇELİ VE ERDOĞAN’DAN ÖZELEŞTİRİ İSTERİM”
Kürt meselesinde gelinen nokta hakkındaki soruyu yanıtlayan Özel, şunları dile getirdi:
“Süreç süreci. İsmi yok ya, süreç süreci. Şimdi şöyle bir şey söyleyeyim. Mesela bu laflar iyi laflar, şu açıdan iyi laflar. Yani birbirini tehdit etmek yerine, ‘Seni gömeceğim’, ‘Senin üstüne balyozu indirecegim’, ‘Kafanı kıracağım’, ‘Boynunu kıracağım’ demek yerine, ‘Dur daha halay çekeceğiz’ demek. Bir de Sırrı Bey de bir tedavi görüyor biliyorsunuz, Allah şifa versin. Devlet Bey hasta yatağında. Birbirlerine ‘Halay çekeceğiz, barış halayı çekeceğiz’ demeleri kötü bir şey değil. Ben böyle bakarım. Yoksa burada söylenecek başka şeyler var. Ben Sayın Bahçeli’den, Erdoğan’dan bir gün şöyle bir samimi özeleştiri ve bir helallik isterim. Kendi adıma değil, bütün Cumhuriyet Halk Partililer adına. Çünkü DEM 6,5 milyon oy alan bir parti. Onlarla el sıkışıyorduk biz. Ben hiç de gizlemedim. Geçmişte ben dedim ki ‘Ben DEM’le görüşeceksem açık görüşeceğim. Partilerine gideceğim, partime gelsinler.’ Geçmişte bazen şu oluyordu. Grup ziyaretleri, hani Meclis’te olsun, partide olmasın. Veya hiç görünmeyen. Dedim ki ‘Açık olacak’. Çünkü kanunla kurulmuş her bir milletvekili temiz kağıda alarak vekil olmuş, devlet kefil olmuş. Belediye meclis üyesine de öyle milletvekiline de öyle. Devlet kefil oluyor, temiz kağıdı veriyor ki aday yapıyorsun. Ben nereden bileceğim bir suçu var mı, bilmem nesi var mı? Bu milletvekillerinin partisiyle konuşuruz diyorduk. Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan ‘DEM’lenme’ diyorlardı. Son ‘DEM’lenme’ lafını herhalde Ağustos, Eylül’de yine kullanmışlardı. En son Eylül’e kadar diyorlardı. ‘DEM’lenme’ diyorlar, ‘Terör İttifakı’ diyorlar, ‘Teröristlerle işbirliği yapıyorsunuz’ diyorlardı bize. Ne yapmışız? Cumhurbaşkanı adayı çıkarmışız, DEM Parti de cumhurbaşkanı adayı yokmuş, DEM partinin üyeleri Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayına oy vermiş diye Kandil’den montaj video yayınlattı mesela bunlar. Şimdi bu sözleri söyleyebiliyorsanız, bunu yapıyorsanız geçmişte CHP el sıkışınca ‘DEM’lenmek, terörle işbirliği yapmak’ oluyor da şimdi hep beraber birbirinize bu güzel sözü söylüyorsanız, CHP’den de bir helallik istenecek. Çünkü bize çok yanlış yapıldı, çok ayıp edildi geçmiş dönemde. Biz neyi savunduk? DEM Parti’nin demokratik siyaset yapmasını savunduk. ‘Terör olmasın, demokratik siyaset olsun’ dedik. ‘Sözü susturursan, silahlar konuşuyor’ dedik. ‘Silahları susturalım, ağızlar konuşsun’ dedik. Şimdi o noktaya geldi Türkiye. O yüzden Cumhuriyet Halk Partisi’nin dediği nokta çok önemli. Ama şimdi bu süreç süreci, böyle gözler kapalı yani körebe gibi gözünü bağladın milletin, eliyle ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Birileri bir şey biliyor, biri bilmiyor. Kimi her şeyi inkar ediyor. Bu doğru değil. Ben işin neresinde olduğumuzu söyleyeyim. Biz Meclis zemininde, parlamentoda bir tam yetkili komisyon eliyle hızlı şekilde Kürt sorununu çözecek ve daha da ötesinde Türkiye’nin demokrasi sorununu çözecek bir demokratikleşme paketinin, tıkır tıkır yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
YURTDIŞI TÜRKLERİ VE AVRUPA BİRLİĞİ HEDEFİ
Özgür Özel, yurtdışındaki CHP üyelerinin de oy kullanabilmesi için çalışmalar yapılacağını belirtti. Brüksel’deki temasları sırasında yurtdışındaki Türklerin de Türkiye’nin geleceği hakkında söz sahibi olmasının önemine değinen Özel, partilerinin yurtdışındaki temsilciliklerinin oy kullanma hakkı için çalışmalar yapacağını söyledi.
"ERDOĞAN, BUGÜNKÜ DİLİNİ, TEHDİT DİLİ OLARAK KULLANIYOR"
Erdoğan ve AK Parti’nin siyaset diline de sert eleştirilerde bulunan Özgür Özel, “Erdoğan, bugünkü dilini, tehdit dili olarak kullanıyor. Herkesin saygı gösterdiği bir dil kullanmak gerekiyor. Türkiye’de ekonominin, demokrasinin ve halkın refah seviyesinin arttığı bir dönemi biz getireceğiz” dedi.
“EMEKLİN KARNINI DOYURAMAYACAK SONRA ‘KENT LOKANTASI ÖVÜLDÜ’ DİYE SORUŞTURMA AÇACAKSIN”
Özel, İstanbul’da kent lokantasına giden Vedat Milor’a açılan ‘örtülü reklam’ soruşturması için de “Allah ıslah etsin, ne diyeyim? Kent lokantasında reklama ihtiyaç yok. Kuyruk var, kuyruk. Kent lokantalarının önünde kuyruk var. Yetişemiyoruz. Şunu söylüyoruz arkadaşlarımıza: ‘Bakın lütfen şöyle bir şey yapın. Ya bu sosyal yardım kartlarıyla, ya sosyal durumlarını belli edecek T.C.’ler üzerinden kent lokantasından gerçekten yararlanması gerekenler yararlansın.’ Mesela bir ara ‘Esnafa zararı olur mu?’ diyorlardı. İlk açarken biraz esnaflar tedirgin oluyor. Sonra diyorlar ki, ‘Aksine hareket geldi, şu oldu, bu oldu.’ Ama esas şu: Esnaf da ‘Bir lokantada bir çorba içiyorsunuz, onun yarı fiyatına dört kap yemek var burada’...
O para ile zaten bu insanların gidip yarım çorba içmesi mümkün değil. Kent lokantasının reklama ihtiyacı yok. İşte bakın, üstüne denk geldi ekranda; kuyruk var önünde. Bütün Türkiye’de açılıyor. Açılmaya da devam edecek. Ekrem Başkan bunu markalaştırdı. Aynı isimle bütün Türkiye’de açıyoruz. Var gücüyle de arkadaşlarımız yenilerini açmaya çalışıyor. Çünkü çok başka şeyler. Ben mesela kent lokantasına gittiğimde yanılmıyorsam Ereğli’deydi. Dedi ki, ‘Bir şey rica edeceğim. Niye öğlen? Öğlen ile akşam arası olsun. İki öğünü bir çıkaralım’ dedi. Düşün bak. Bir seferlik yemek parası var. 16.00’da olsun diyor. Kahvaltı edecek sabah. Akşamüstü orada yemek yiyecek 50 liraya. İki öğünü birden geçirecek. Bir emeklinin talebi bu. Karı - koca gelmiş yemek yiyorlardı orada. Sen emekline evde ya da dışarıda ihtiyaç duyduğu zaman karnını doyuracak imkanı yaratmayacaksın. Sonra kent lokantaları övüldü diye soruşturma açacaksın. Allah akıl, fikir versin” ifadesini kullandı
“ÜÇÜMÜZÜN DE BİR TANE ORTAK HEDEFİ VAR”
Genel Başkan Özgür Özel, kendisi, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş arasındaki iletişim hakkındaki soruyu şu sözlerle yanıtladı:
“Şimdi samimi bir birlikteliğin içindeyiz. Üçümüzün de bir tane ortak hedefi var: Türkiye’yi selamete kavuşturmak. Bunun için de sağ - salim sandığı getirmek. Ne kadar erken, o kadar iyi. Aday kim? Ben aday değilim, iki arkadaşımızın ismi ön plana çıkıyordu. Ben aday olmadığımda Değişim Kurultayı’nda, Sayın Ekrem İmamoğlu ile aynı ekibin içinde olduğumuz kurultayda ‘Ben bugün aday değilim, yol arkadaşım Ekrem İmamoğlu aday’ desem siyasette bu da meşru. Genel Başkan aday olmaz, birini aday gösterir. Ama ben böyle yapmadım. Dedim ki, ‘Gel sandığa koyalım.’ Bu meseleyi birlikte konuştuk. Bunun yaratacağı dinamizmi biz öngörmüştük, CHP örgütünü tanıyarak. Şu anda dinamizmi görüyorsunuz, heyecanı görüyorsunuz. 104 yıllık partiyiz. 1 Şubat‘a kadar 1,5 milyon üye, şu anda 1 milyon 750 bin üye. İnşallah 2 milyona doğru hızla gideceğiz. Sahadaki, sokaktaki heyecanı görüyorsunuz, ilgiyi görüyorsunuz. O süreçle ilgili Ekrem Bey, belediye başkan adayı olduğunda da ‘İlk belediye başkanlığımda, 2014’te ön seçim istemiştim. Bu güçlendiren bir şey. Ben ön seçimi isterim ve girerim’ dedi. Mansur Bey de ‘Ön seçimde birbirimizle yarışmamız, birimizi galip yaparken öbürümüzü mağlup yapabilir. Birbirimize hasar verebiliriz. Biz değil ama sevenler sosyal medyada bir - iki atışsalar ‘Bu CHP birbirine düştü’ görüntüsü olur. Ben bu seçime girmeyeyim. Ama ön seçimi kötülemeyeyim, ön seçimin sonuçlarına itiraz etmeyeyim, sürecin içinde ve destekçisi olayım. Ve yarın - öbür gün bana bir ihtiyaç doğarsa da hasar almamış bir şekilde ben buradayım” diye bir yaklaşımı oldu. Biz de bu yaklaşımı son derece sağlıklı bulduk. Çünkü adaylık, Ekrem Bey’in deyimiyle ‘Adaylık kimsenin babasının mülkü değil’ diyor. İnsanın başına insani bir şey gelir, siyasi bir şey gelir, hukuki bir şey gelir. O zaman partinin seçeneklerinin var oluyor olması son derece kıymetlidir. Ama bu süreçte biz kendi yapacağımız ön seçimle, 23 Mart günü, bir bahar günü, Türkiye baharında adayımızın arkasına en az 1 milyon kişi geçeceğiz. Bir adayın arkasında 1 milyon kişi duruyorsa öyle hafife alınacak bir şey değil. Bir belediye başkanı adayı çıkarıyor birisi. O adaylaşınca adaydan çok o koşturuyor. Neden? Artık onun mesuliyeti onda. Biz 1 milyon 700 bin kişi bir mesuliyet alıp adayın arkasına geçip sonra adaydan çok koşacağız. 1 milyon 700 bin kişi adaydan daha çok koşacak. Böyle bir sorumluluğumuz var. Biz bu sürecin başarılı olacağına inanıyoruz. Dünyada hep şu var: Otoriter, popülist liderler neden kazanıyor? Örneğin Macaristan seçimi nasıl kaybedildi? Türkiye seçimi neden kaybedildi? Tartışılıyor; o, bu... Bir otoriter popülist lider nasıl yenildi ve iktidar gönderilip yerine demokrasi yeniden nasıl kuruldu? Onun kitabı yoktu. İnşallah hep birlikte biz yazıyor olacağız.”
“BÖYLE ADAYLARIN VARLIĞI HER ZAMAN GÜÇLÜ HİSSETTİRİR”
Özel, “Mansur Yavaş’ın kırgın olmadığını, süreci aslında kendisinin takip ettiğini söylüyorsunuz” sözleri üzerine de “Yok, zaten bir kırgınlık yok. Ben Mansur Bey’le kişisel olarak da çok iyi ilişkiler içindeyim. Ekrem başkan, Mansur başkan, ben üçlü de gayet böyle olumlu, ılımlı, geleceğe yönelik olarak umutlu bir sürece hep birlikte yürütüyoruz. Ayrıca her ikisinin diyalogları da benim varlığıma da muhtaç değil” dedi.
Genel Başkan Özel, son olarak “Hem Ekrem İmamoğlu, hem Mansur Yavaş, iki güçlü aday. Bir Genel Başkan olarak siz nasıl hissediyorsunuz?” sorusuna “Güçlü hissediyorum. Yani böyle adayların varlığı her zaman güçlü hissettirir” şeklinde yanıt verdi.